Ekmek ve adalet için 1 Mayıs’ta alanlara
1 Mayıs’ı artan sömürü ve derinleşen yoksullukla karşılayan işçiler, 2025 1 Mayıs’ında, bu politikalara karşı güçlü ve ortak itirazın önemli olduğunu söylüyor.

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Dilek Omaklılar
[email protected]
Türkiye işçi sınıfı, 1 Mayıs’ı sömürünün arttığı, yoksulluğun derinleştiği, sendikalaşma ve toplu sözleşme gibi işçilerin en temel haklarının dahi engellediği bir dönemde karşılıyor. İktidar ve patronların “zam enflasyonu” tezini ortaya attığı son 1 yıl içinde memleket, irili ufaklı direnişlere ve grevlere şahitlik etti. Yer yer işçilerin mücadelesi, ücret talepleriyle sınırlı kalmayarak, demokratik haklar taleplerini kapsadı. Mücadelelerin bir yanını da işçilerin taleplerini bastırmak isteyen sendikal bürokrasiye karşı tepkiler oluşturdu. Bugün bulunduğu durumdan rahatsız olan ve “Bir şey yapmalı” diyen her işçi, birliği işaret ediyor. İşçilerin işaret ettiği bu noktanın daha ileriden tartışılması ve çeşitli olanaklar yaratılması için 2025 1 Mayıs’ı önemli bir yerde duruyor. Üstelik sendika ve konfederasyon ayrımı fark etmeksizin işçilerin yaşadığı sorunlar bu denli ortaklaşmışken, çeşitli iş kollarından görüştüğümüz işçiler de buna vurgu yapıyor: “Her yerde güçlü ve ortak 1 Mayıs kutlama ihtiyacı...”
‘Sözleşme taleplerimizle kitlesel katılacağız’
İzmir’den Petrol-İş üyesi Ravago işçileri 1 Mayıs’ı toplu sözleşme sürecinde karşılıyor. Ortalama ücretleri 35 bin lira olan işçiler, ocak ayında başlayan sözleşme görüşmelerinde şunları talep etti: “Yüzde 125 ücret zammı, gelir vergisi kesintisinin yüzde 15’te sabitlenmesi ve artan dilimlerin patron tarafından karşılanması, yüzde 30 vardiya zammı.”
Patronun bu talepleri görmezden gelerek masaya yüzde 15.75 dayatmasıyla geldiğini, daha sonra yüzde 30’a çıktığını aktaran bir Ravago işçisi, “Bu teklif hem petrokimya sektöründe hem diğer işletmelerde çok tanıdık. Bu sefalet ücretini kabul etmiyoruz. Taleplerimize yakın teklif gelmezse greve çıkmaya hazırız” diyor.
Hükümet ve sermayenin bir program çerçevesinde ortak hareket ettiğini dile getiren işçi şöyle devam ediyor: “Onların beraber yaptıkları bu politika tamamen işçi ve emekçi kesimleri daha düşük ücretlerle çalıştırıp, işçileri daha yoksul, sermayeyi ise daha zengin yapmayı hedefliyor. En güçlü şekilde tepki vermeliyiz. Bu da önümüzdeki 1 Mayıs’ı daha anlamlı hale getiriyor. İnsanca yaşanacak bir ücret ve çalışma koşulları için Ravago işçileri olarak TİS taleplerimizle birlikte 1 Mayıs’a her zamankinden daha güçlü şekilde katılacağız.”
‘İş yerinde en çok ücretler konuşuluyor’
Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ve T. Harb-İş arasında yürütülen 30. dönem toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine ara buluculuk süreci başladı. 20 bine yakın işçinin çalıştığı savunma sanayisinde TİS görüşmelerine başlanmadan önce işçiler arasında yapılan anketler ile zam talepleri toplanmış, yer yer yüzde 300’e kadar yükselen zam talepleri gözlemlense de taslağa yansıyan zam oranı yüzde 140 olmuştu.
İstanbul’dan Harb-İş üyesi bir işçi, iş yerindeki en önemli gündemlerinin ücretler olduğunu ifade ediyor: “Sadece yaşayabilecek bir ücret. Daha iyisinden geçtik; Avrupa standartlarında, makul seviyelerde veya muasır medeniyet seviyesinde yaşamaktan falan vazgeçtik. Hani ölmesek açlıktan, kirayı ödeyebilsek. O kafadayız. İş yerinde en çok bunlar konuşuluyor.”
‘Ekmek mücadelesi aynı zamanda adalet mücadelesi olmalı’
Hatay’da düşük ücretlere karşı mücadele eden Birleşik Metal-İş üyesi Befesa Silvermet işçileri 61 gün grev yapmıştı. İlk altı ay yüzde 164, ikinci altı ay zammı dahil edildiğinde ortalama yüzde 235 zam aldıklarını hatırlatan bir işçi, ancak temel tüketim maddelerine yapılan zamlar karşısında geçinmenin zor olduğunu belirtiyor.
Son dönemde Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başlayan ve tutuklanmasıyla devam eden eylemleri hatırlatarak işçilerin de ekonomik talepler dışında adalet talebini de yükseltmesi gerektiğini ifade eden işçi şöyle devam ediyor: “Çocuğu mülakatta elenenler de biliyor adaletsizliği. Eğitim sisteminin de düzgün olmadığını biliyor işçi, sağlık sistemini de tanıyor. Biz de yaşıyoruz adaletsiz sistemi, bizden ayrı olabilir mi? O yüzden alanlarda adalet talebi de olmalı.”
Geçen sene ilk kez İskenderun’da 1 Mayıs’ta alana çıkan Befesa işçileri olarak bu yıl da talepleriyle daha güçlü şekilde alanda olacaklarını vurgulayan işçi, “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş kampanyası için de mücadeleyi sürdürüyoruz. İş ekmek, özgürlük diyerek iş yeri iş yeri 1 Mayıs’ı örgütlememiz gerekiyor” diyor.
‘Birliğimizi sağlayıp harekete geçmeliyiz’
Türk Metal’in örgütlü olduğu Arçelik’ten bir işçi de sendikacıların 1 Mayıs hazırlığının olmadığını belirtiyor. Genç işçilerin yoğun olduğu fabrikada ücretlerini İŞKUR’un karşıladığı stajyer ve sözleşmeli işçi çalıştırmanın da yaygın olduğunu dile getiren işçi, “Bizden kesilen işsizlik ödeneğiyle onlara para veriyor patron. 4 bin 500 lira ek ödeme yapıyorlar sadece” diyor.
Vergi dilimlerinin artması nedeniyle sene sonunda sene başından daha az ücret aldıklarını ifade eden işçi, 1 Mayıs’ta vergide adalet talebinin öne çıkması gerektiğini ifade ediyor. İki yılda bir imzaladıkları MESS grup sözleşmesinde TÜİK enflasyonuna dayalı artışlar yapıldığını aktaran işçi bu nedenle ücretlerin yıldan yıla eridiğini söylüyor.
1 Mayıs için sendikacıların hiçbir bilgilendirme dahi yapmadığını ifade eden başka bir Arçelik işçisi de “Sendikacılardan bekleyerek bir yere varacağımız yok. Kendi birliğimizi sağlayıp taleplerimiz için harekete geçmeden bu durumu değiştirme şansımız yok” diyor.
‘Asgari ücret yoksulluk sınırının üstünde olmalı’
İktidar ve patronların orta vadeli programın hedeflerini bir bir hayata geçirdiğini aktaran Novares işçisi de şunları söylüyor: “Artık hayatımız çekilmez duruma geldi. İnsanlar borçlarını ödeyemiyor. İş yerlerinde baskılanma var, korku var ama bir taraftan da mücadele etme isteği var. Özellikle yeni giren genç işçilerde mücadele azmi güçlü.”
Önümüzdeki 1 Mayıs’ta da insanların korku duvarını yıkmak için bir çabasının olduğunu ancak buna sendikaların öncülük etmesi gerektiğini söyleyen işçi, “Sendikalar da ne yazık ki buna öncülük etmiyorlar. Mesela ben Petrol-İş üyesiyim. Petrol-İş’i özellikle 19 Mart’tan sonra aktif halde görmek isterdim. Gebze gibi emek kentinde, sömürünün yoğun olduğu bir yerde her ses çıkması gerekiyor” diyor.
Novares işçisi taleplerini şöyle sıralıyor: “Umut ediyoruz ki 1 Mayıs içinden geçtiğimiz sıkıntıların dile getirileceği veya bunun mücadelesini başlayacağı günlere vesile olur. Yine ücretlerin baskılanmasının bir an önce son bulmasını istiyoruz. Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması talebimiz var. Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı, yoksulluk sınırının üzerine çekilmeli. Esasında biz insanca bir yaşam talep ediyoruz.”
‘Taleplerimiz net diyerek imza topluyoruz’
İzmir’de faaliyet yürüten ve son dönemde işçi kıyımı tehdidiyle güdeme gelen TPI’da çalışan bir işçi, ‘insanca yaşanacak ücret’in en yakıcı talep olduğunu dile getiriyor. İşçi, “Bizim iş yerinde ‘taleplerimiz net’ kampanyası ile ilgili imza topluyoruz mesela. Özellikle yasaksız grev talebi işçiler olarak çok sahipleniliyor. Sendikal örgütlenmelerin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Ayrıca AKP’li işçiler dışında diğerleri son gelişmeleri de kaygı verici buluyor. Demokrasi ve adaletin kişiye göre işlediğini ve bunun sıradanlaştığını düşünüyor işçiler. Buradan hareketle bu 1 Mayıs’ta işçilerin talebinin sömürüye yasaklara ve savaşa karşı mücadele olması gerektiğini düşünüyorum” diyor.
Evrensel'i Takip Et